8 Mayıs 2007 Salı

YOLUM UZUN YÜREĞİM YORGUN - Düz Yazı


Bir şeyler söylemeye çalışıyordum ama kimse beni dinlemiyordu. Herkes o kadar kaptırmıştı ki kendini ölümlü dünyanın sonu gelmeyecek sanılan telaşlarına, bir çocuğun rüzgara kaptırdığı uçan balonlar gibi kopup gidiyorlardı özlerinden.

Kiminin babasıyla arası kötüydü, kiminin matematik notları. Kimi akşam nereye gideceğini bulamıyordu, kimi dışarı çıkarken ne giyeceğini. Kiminin sinemaya gidecek vakti yoktu, kiminin cebinde bilet alacak parası. Benimse kalbimde bir iç savaş, hayatta kalmaya çalışıyordum.

Sen gitmiştin, o günün sabahı doğan güneşi de yanına alarak. Bir körün ezbere bulduğu gibi yolunu, ezbere yaşıyordum hayatı. Hangi saatte nerede olmam ve ne yapmam gerekirse o kadarını yapıyor, işlerim bitince de bana bıraktığın karanlıkta olduğum yerde çakılıp kalıyordum. Sesler beynimde uğulduyordu. Sessiz kalmaya çalıştıkça sanki inadına duyuyordum ve her şey kafamın içinde birbirine giriyordu. Harfler, kelimeler, cümleler uzayıp gidiyordu. Manadan yoksun, hayattan kopuktular.

Bir gemi batıyordu Akdeniz’de. Yardım istiyor, sinyaller gönderiyor ama kimse onu duymuyordu. Ben ise birlikte çarptığımız o geminin dümeninde ihanetini hazmetmeye çalışıyordum. Geri dönersin, beni almadan hiçbir yere gitmezsin sanıyordum. Öyle demiştin çünkü, hatta çok daha fazlasını… artık ne önemi kalmıştı ki. Ağlayarak seyrettim son anda binip uzaklaştığım kayıktan koskoca bir geminin dakikalar içinde yitip gidişini. Ve ben bir zamanlar o koskoca gemiyle yol alırken yararak dalgalarını azgın denizlerin, şimdi bir sandalda iki kürekle kalakalmıştım

Yolum uzun, yüreğim yorgundu. Yapılabilecek pek bir şey yoktu… küreklere asılmaktan, yaşamaya çalışmaktan başka !

Ferit GÜNAYDIN
08.05.2007 / Ankara