18 Nisan 2004 Pazar

TARİH SENİ AFFEDER Mİ ? - Düz Yazı


Konuşamıyoruz seninle. Susuyorum her seferinde. Uzun cümleler için büyük nefesler alıp… alıp alıp veriyorum. Oksijen gitgide azalıyor. Bir küçük pencere var gibi dışarı açılan. Gibinin aklı bu cümlede gidip gidip geliyor. Yani bazen var, bazen yok. Bir görünüyor, bir kayboluyor.

Açamıyorum ağzımı. Açsam ağzımı, kelimeler yarım yamalak çıkar, konuşamadan kapatırım, rezil olduğumla kalırım diye korkuyorum. Zaten ben biliyorum ne söylersem söyleyeyim, hiçbir anlamı olmayacak. Anlamayacaksın çünkü; dillerimiz farklı ! Öğretemedim sana bir seni seviyorum’ dan başka; onu da söylediğini duysam zaten konuşmama gerek kalmayacak. Bak şimdi bir soru soracağım ve bu soru cevabını ölene dek arayacak. Bu küçük gezegen dünyanıza çok mu uzak ?

Bu susmalar derin sorgulara atıyor beni. Sorguluyorum bütün geçmişimi doğduğum günden. Aşk, hep radara yakalanıyor. Fark ediyorum ki aşk bir trafik canavarı olmuş, zincirleme kazalarda çocukluğum ölmüş.

Bir yaptırımı olmalı elbet diye düşünüyorum ama sen olmamalısın bu yaptırım. Seni sevmek olmamalı ! Seni sevmek çok sert, seni sevmek hayatıma yönelik soykırım ! Bu soykırımla ben, tarih ansiklopedisindeki yerimi alırım da tarih seni affeder mi ? Coğrafya beni haritadan siler mi ? 

Aşkını altın tepsilerde sunup, mahkeme kararıyla elimden aldın; ilahi adalet bu davaya bakar mı ?

18.04.04 / Ankara
Ferit GÜNAYDIN.


6 Nisan 2004 Salı

KULLANIP ATTIN BENİ - Düz Yazı

Kullanıp attın beni. Bilmezsin kullanılıp atılmak nasıldır. 

Bıkılan oyuncak gibi değil, sayfası dolmuş defterler gibi değil, küçülmüş, yıpranmış kıyafetler gibi değil ; düşmana atılan top mermisi gibi nefretle, enerjisi bitmiş bir pil gibi son zerreme kadar tüketerek attın beni...

Varsa adaleti dünyanın, senide tüketip, atsınlar daha büyük bir nefretle !

Ben kim bilir hangi çöplükte...
...seni bekliyor olacağım !

06.04.05 / Ankara
Ferit GÜNAYDIN.