Bir Sezen Aksu şarkısıyla başladı her şey. Eksenine girişimin ilk
temelleri. İki aydır birlikteydik ama hakkında pek bir şey, belki de hiçbir şey
bilmiyordum. Tek bildiğim onu çok sevdiğimdi.
Serin bir mayıs akşamıydı.
Evlerimiz çok yakındı birbirine, sadece iki sokak vardı aramızda. Caddeye bakan
iki apartmanın dördüncü katlarında oturuyorduk. Garip bir rastlantı, odalarımızın
yerleri bile aynıydı.
Büyük, derin, kahverengi gözleri, upuzun kirpikleri, köfte
dudakları, orta boy burnu, çikolata teni ve düzgün fiziğiyle gayet güzel bir
kızdı... nereden bilebilirdim ki bir gün o gözler en ölümcül hastalık,
kahverengi hayatımın tek rengi olacaktı ! Serin bir mayıs akşamıydı.
Ferahlatıcı değil, körükleyici bir serinlik ! Tutuşuyorduk ikimizde sonsuza dek
yanacak bir ateşle elele... uzun bir ayrılığın otel odasına çıkmadan önce
lobide içilen son kahve. Hiçbir şey konuşmadık uzunca bir süre. Kahve bitti,
ayağa kalktı, cebinden bir kaset çıkarttı. Bir Sezen Aksu kaseti. A yüzünün son
şarkısı daire içine alınmıştı. “seni istiyorum”. Sarıldık kısaca bir süre
birbirimize hiç dokunmadan. Dokunursak ağlayacaktık çünkü, ağlarsak
ayrılamayacaktık. Gitmem gerekiyordu !
Nasıl bilebilirdim ki onunla
gittiğim yoldan onsuz dönecektim. Aslında ben onunla dönecektim ama o bunu hiç
bilmeyecekti. Uydusu olup etrafında dönecek, hasretinden deliye dönecektim.
Sensiz yapamam deyip sözümden dönecek, kapısına kadar gidip geri dönecektim. Bu
gidişin diyeti çok ağır olacak, bir şeylerin dönüşü olmayacaktı. Onu evine
bıraktım, kaderime yöneldim. Çok uzaktı evlerimiz birbirinden, çok yürüdüm o
gece. Bir uçtan, bir uca, ağlaya, ağlaya... ne sancılı, ne uzun bir yol !
Evime gittim, kaseti teybe
koydum, duvardaki resminin karşısına oturdum. Bir Sezen Aksu şarkısıyla başladı
her şey. Şarkı bitti, ben gittim.
28.03.04 / Eskişehir
Ferit GÜNAYDIN.